26 Kasım 2018 Pazartesi

Bu Sezonun Bir Anlamı Olmalı...

Zararın neresinden dönülse kardır.

4 sezondur şampiyon olamayan Fenerbahçe'de yenilenme ihtiyacı olduğu su götürmez bir gerçekti. Fenerbahçe bu yenilenmeyi kendi büyüklüğüne ve tarihine uygun şekilde bedeli ne olursa olsun kaliteyi tercih ederek yapmalıydı. FFP bahane edilerek farklı bir yola girildi.

Benim kabul etmediğim bu yolda Fenerbahçe'nin önünde uygulayabileceği farklı yöntemler vardı.
- Aykut Kocaman ile devam edilip, oynanan futbol önemsenmeden şampiyonluğa gidilmeye çalışılabilirdi.
- Tamamen gençlere yönelip, sezonu boş geçerek önümüzdeki sezonun iskeleti kurulabilirdi.
- Hiç para harcanmadan, eldeki değerli oyuncuları satarak bu sezon sadece ekonomiyi düzeltme sezonu olarak görülebilirdi.

Fenerbahçe oyun anlayışını beğenmediği için hocasını değiştirdi ama kadroyu düzeltmedi. Getirdiği hoca giderken ön liberoda stoper, sol açıkta sol bek oynatmak gibi saçmalıkların peşindeydi. Onun yerine gelen yardımcısı ise Fenerbahçe'yi kendi yarı sahasına mahkum etmekle meşgul...

Genç oyuncular alındı, altyapıdan oyuncularla sözleşme imzalandı ama Elif dışında hiçbiri yeterli süreyi almadı.

Elindeki değerli oyuncuları sattı ama gelen parayı kiralık ya da bonservisiyle bir sürü oyuncuya saçtı.

Geldiğimiz noktada Fenerbahçe'nin ligin henüz ilk yarısı bitmemişken Türkiye Kupası dışında gerçekçi hiçbir hedefi yok. Bu sezonun kaybedilmesinden daha ciddi sıkıntı ise bu sezonun bir anlamının olmaması. Sezonun geri kalanında Fenerbahçe için sezonun bir anlamı olmalı. Fenerbahçe bir an önce önümüzdeki yılın teknik direktörünü belirlemeli. İlla gelip şimdiden takımın başına geçmesine gerek yok ama şimdiden belli olmalı. Comolli derhal kovulup yeni sezon planlaması için Fenerbahçe'yi ve Türk futbolunu bilen birileri bulunmalı. Kiralık, sözleşmesi bitecek kaliteli oyuncular şimdiden kovalanmaya başlanmalı. Sözleşmesi devam edecek ama Fenerbahçe'ye katkı vermeyeceği çoktan belli olmuş oyunculara şimdiden takım aranmaya başlanmalı. Sözleşmesi bitecek oyuncuların yerine de gençler kullanılmalı. Mesela Fenerbahçe, Roman ya da Ayew ile devam etmeyi mi düşünüyor? Bu sorunun cevabı evetse, biz zaten bitmişiz; cevap hayırsa sezon sonuna kadar bunların oynamasının bize ne faydası olur? Bırakın bunların yerine Yiğithan, Barış oynasın. "Önümüzdeki sezon bu oyunculardan faydalanabilir miyiz? Nasıl faydalanırız?" gibi sorulara cevap bulalım. Fenerbahçe'nin Anadolu takımları gibi kendi sahasına kapanıp rakipleri beklemesinin ne faydası olur? Hayalimizdeki Fenerbahçe bu değil ki, bırakın da Fenerbahçe gibi oynamaya çalışalım ve yenileceksek öyle yenilelim.

*Fenerbahçe 1999-2000 sezonunda sezonu şampiyonun 18 puan gerisinde 4.bitirmiş. Sonraki sezon ligin başlamasına 20 gün kala tüm transferlerini bitirmiş, kaliteye para harcayarak neredeyse tüm takımı baştan aşağı yenilemiş. Sezon sonunda 4 sezonluk şampiyonluk hasreti sona ermiş.

*3 sezon şampiyonluğa hasret kalmış, 1987-1988 sezonunda tarihinin en kötü sezonlarından birini geçirmiş olan Fenerbahçe, sonraki sezon ligin başlamasına 2 ay kala takımını oluşturmuş. O takım bugün hala herkesin dilinde olan 103 gollü efsanevi şampiyonluğu getirmiş.

Sözün özü, Fenerbahçe için sezon başında yapılan hatalardan ders çıkarıp, hatada ısrardan vazgeçme zamanı... En önemlisi de önümüzdeki sezon bunları bir daha yaşamamak için bir an önce doğru insanlarla çalışmaya başlayıp, sezonun geri kalanını önümüzdeki sezona hazırlık için kullanma zamanı...

Tüm bunları yaparken unutmamak lazım ki üst üste 5 sezonu şampiyonluksuz geçmek borçlardan daha vahim bir durum ve Fenerbahçe'yi bu durumdan kurtaracak tek şey kalite...






19 Ağustos 2018 Pazar

Yeniden Kalite Lazım

Kederli günler olsa da bazen...


Yönetim değişikliği sonrası yeni sezona büyük umutlarla giren Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'ne veda ettikten hemen sonra henüz ligin 2.haftasında mağlubiyetle tanıştı. Mevcut kadro kalitesini düşünürsek bu yaşananlar sürpriz değil ve transfer döneminin bitimine kalan kısa sürede büyük bir revizyona gidilmezse bu sezon da hüsranla biter.

Önce kadroyu irdeleyelim. Şu an Fenerbahçe kalesine Volkan'ın hacminde bir cisim koysak herhalde onun kadar performans sergiler, mesela dün yediği golde belki top o cisme çarpıp uzaklaşabilirdi. Yine de Volkan'ın bu kadar kötü bir kaleci olmadığını düşünüyor, toparlanacağını umuyorum. İçinde bulunduğumuz ekonomik şartları da düşünürsek kaleci transferi geri planda kalıyor, daha önemli ihtiyaçlarımız var.

Sağ bek pozisyonunda kullanılabilecek Şener, Isla ve Dirar gibi 3 oyuncudan düşünmeden ilk 11'e yazılacak bir oyuncu çıkmasa da yine Volkan'da olduğu gibi şimdilik bu oyuncularla idare edebiliriz. Artık burada Dirar'ın denenme zamanı geldi.

Sol bekte Fenerbahçe'de iyi bir yedek olabilecek Hasan Ali'ye artık ilk 11 oyuncusu muamelesi yapmaktan vazgeçmeliyiz, buraya transfer şart.

Stoperde Skrtel, soru işareti olmadan kadroya yazılabilecek ender futbolcularımızdan birisi. Roman, ligdeki takımların yarısında ilk 11 oynayamaz ama Fenerbahçe'de oynayabiliyor. Oraya da çözüm bulmak zorundayız.

Birlikte oynadıklarında Fenerbahçe'nin en büyük sorunu olan Topal-Josef ikilisi ayrı ayrı kullanılırlarsa takımın en sorunsuz pozisyonunu oluştururlar. Hatta birinin yedek kalması şu ekonomik şartlarda bir sürü eksik varken lüks, Josef paraya çevrilebilir. Topal-Ozan rotasyonu orası için yeterli olur.

Sağ ve sol iç pozisyonlarında soru işareti olmadan kadroya yazılabilecek bir oyuncu bile yok. Ekici ve Elif o bölgede alternatif olabilecek oyuncular, soru işareti olmayan 2 transfer gerekiyor.

Kenarlarda Ayew, Valbuena, Barış, Alper, Aatıf gibi oyuncular var. Henüz ideal ikili bulunamamış olsa da orası da lig için yeterli gözüküyor.

Santrfor pozisyonunda Soldado ve Slimani oynayabilecek durumda olduğu sürece sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum. Uygun olmadıklarında alternatif olabilecek bir oyuncu lazım ama mevcut şartlarda önceliğimiz değil.


Bir önceki yazımda Aykut Kocaman ile neden devam edilmemesi gerektiğini kendimce anlatmaya çalışmıştım. Fenerbahçe yönetimi Aykut Kocaman'ı yolladı ancak şimdiye kadar kadroda bu değişikliği anlamlı kılacak hamleleri yapamadı.

Ligde rakibine üstünlük sağlayacak, sahada büyük olduğunu hissettirecek, oyunu yönlendirecek takımın bek ve orta saha oyuncularının pas yeteneği ve top kontrolü üst düzeyde olmalı. Fenerbahçe Caner, Gökhan ve Emre'yi kaybettiğinden beri bu oyuncuların yerlerini dolduramadığı için son yıllarda edilgen bir oyun anlayışıyla sahada yer alıyor. Yeni yönetim ile beraber bunun değişeceğini ummuştuk ama bu konuda gerekli hamleler yapılmadı. Üstüne bu yetersiz oyuncularla büyük takım gibi oynamaya çalışınca iş daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Özellikle savunma ve hücum hatları arasında yaşanan kopukluklar can yakıyor.

Fenerbahçe şampiyonluk istiyorsa sürekli bir önceki sezonun başarısızlık sebebi olan oyunculardan yeni sezonda farklı performans bekleme hastalığından kurtulmalı. Doğru teşhisleri yapıp, sorunlarını çözmeli. Şener, Hasan Ali ve Roman Fenerbahçe'nin yedek oyuncularıydı. Formayı yerlerine oynayan oyunculardan daha iyi bir performans ortaya koyarak değil, onlar takımdan ayrılınca aldılar. Topal-Josef orta sahası yüzünden merkezden üretemiyoruz, oyunun yönünü çabuk değiştiremiyoruz. Üstüne beklerin yetersizliği de eklenince oyun kurmada ve hücum oyuncularını desteklemede sıkıntı yaşıyoruz. Bu oyuncular sürekli mücadele eden,çalışkan oyuncular oldukları için hep idare eder gibi gözüküyorlar. Üretkenlik sıkıntısı hücum oyuncularından kaynaklanıyormuş gibi gözüküyor ama asıl sıkıntı hücumcular değil. Her sezon kenar oyuncuları ve santrforlar değişiyor ama asıl problemi oluşturan bek ve merkez orta saha oyuncuları aynı kalıyor. Arkasındaki bekten, orta sahanın merkezinden destek alamayan hücum oyuncuları ne yapabilir? Bu bekler ve merkezin önüne Kuyt-Alex-Tuncay-Niang  gibi bir dörtlü konulsa hepsi Valbuena, Nani, Giuliano, Diego, Van Persie gibi oyuncuların düştüğü duruma düşebilirlerdi.

Dirar sağ iç, Josef stoper olarak denenerek kadro içinde çözüm üretilmeye çalışılabilir. Topal-Josef ikilisi bir dakika bile olsa beraber orta sahada yer almamalı. Lig ve Avrupa maçları yüzünden bir rotasyona gidilecekse as oyuncular ligde oynatılmalı. Normalde kesinlikle kabul edeceğim bir yol değil ama gerekli hamleler yapılmayacaksa Barış ve Elif'e ek olarak Berke,Ferdi,Oğuz Kaan gibi oyunculara daha fazla süre vererek geleceğin takımı oluşturulmalı, lig 2.'si, 3.'sü olmakla 6-7. olmak arasında benim için bir fark yok.

Keyif vermese de sezonu kurtarmak için denenebilecek bir diğer formül de deplasman, iç saha ayrımı yaparak deplasmanda geçen sezonkine benzer bir yapıyla sahada olup; içerde daha cüretkar bir yapıyı tercih etmek olabilir.

Geçen sezon FFP kurallarına uymayan G.Saray şampiyon oldu, karşılığında Avrupa kadrosuna 4 oyuncu eksik yazma cezası aldılar. Bu şartlarda FFP kurallarına çok takılmadan kalan süre içinde risk alınmalı. Belki de 1959'dan itibaren aradaki farkın 3'e çıkmasıyla şampiyonluksuz geçecek bir sezon daha FFP'den çok daha ağır ve telafisi daha zor olan sıkıntılara yol açabilir. Mayıs ayında Kadıköy'de "Kederli günler olsa da bazen..." diye değil; "İstersen donatalım  dört bir yanı bayraklarla..." diye bağırmak için kalan kısıtlı süre çok önemli ve biraz daha cesaret istiyor.

Kalpler beraber, Fenerbahçe şampiyon olsun.







10 Haziran 2018 Pazar

Aykut Kocaman ile Devam Edilmeli mi?



Ali Koç'un başkan seçilmesiyle Fenerbahçe'de başkan kim olacak sorusu cevap buldu. Başkanın belirlenmesiyle beraber yeni gündem teknik direktör tercihi oldu. Fenerbahçe camiasının çoğunluğu bir değişim beklerken, bu yazıda son günlerde ortaya çıkan Aykut Kocaman ile devam edilmesi ihtimalini irdeleyelim.

Aykut Kocaman ile devam edilmeli mi?  Bu soruya başkanlık seçiminden önce Aziz Yıldırım kazanırsa olabilir diye cevap veriyordum. Çünkü en kötü sistemin bile sistemsizlikten iyi olacağını düşünüyorum. Eğer seçimi Aziz Yıldırım kazansaydı son yıllarda yaşanan saçmalıklar muhtemelen devam edecekti. Maddi sıkıntılar, iş bilmezlikle birleşince gelecek yeni teknik direktörün sonu da öncekilerle aynı olurdu diye düşünüyorum. Seçimi Aziz Yıldırım'ın kazanması gibi bir felaket gerçek olsaydı Aykut Kocaman'ın sıkıcı ama az da olsa sonuç verme ihtimali olan planının üstüne gidilebilirdi. Fakat seçimi Ali Koç kazandı ve özlenen Fenerbahçe için değişim rüzgarı başladı.

Ali Koç seçim öncesinde ne vadetmişti?

2-0 öndeyken bile güven vermeyen takımdan şikayet edip, daha çok atak oynayan bir takım oluşturmak istediklerini belirtmişti. Bir oyun  felsefesi belirleyip altyapı da dahil olmak üzere bütün Fenerbahçe takımlarının aynı felsefede oynamasını istediklerini söylemişti. Bunu yaparken aynı hocayla uzun yıllar çalışmak istediklerini eklemişti.

Ali Koç'un seçim öncesi vadettikleri Fenerbahçe taraftarının beklentileriyle uyuşuyor, peki Aykut Kocaman'ın oyuna bakışıyla paralel mi?

Ali Koç'un oyuna dair söyledikleri basın toplantılarında Aykut Kocaman'a çok kez yöneltildi. Her seferinde oyuna bakışının taraftardan ve yorumculardan çok farklı olduğu cevabını verdi. Hücum oynatmıyor eleştirilerinin gerçek olmayan kırılmaz bir algı olduğunu defalarca söyledi.

Aykut Kocaman'ın yönetime sunduğu rapor ve sezon içerisinde takımıyla ilgili yorumlarından yola çıkarak bize nasıl bir takım vadettiği ile ilgili yorumlar yapalım.

Aykut Kocaman Fenerbahçe'nin asıl sorunun hücum olmadığı,esas sıkıntının yenilen basit goller olduğunu söylemişti. Her maçta bir şekilde 2 gol bulduğumuzu belirterek bu düşüncesini desteklemeye çalışmıştı.

Josef ve Topal orta sahasıyla ligin en çok gol atan takımı olduklarını, sorunun bu ikili olmadığını dile getirmişti.

Sezon sonunda takımının birkaç takviye ile önümüzdeki sezon 80 puanın üzerinde çıkabileceğini söylemişti.

Raporunda 1 kaleci, 1 stoper, alternatif 1 sol bek, 1 sol kanat ve Janssen kalmazsa 1 santrfor istediğini belirtmiş.

Yani Aykut Kocaman'ın kafasında önümüzdeki sezon için şöyle bir takım var.

XXX
Şener-Skrtel-XXX-Hasan Ali
Dirar-Topal-Josef-XXX
Giuliano-Janssen

Aykut Kocaman bu sezonki takımın biraz daha az gol yiyenini hayal ediyor. Peki bu takımın Fenerbahçe taraftarının beklentilerini karşılaması mümkün mü? Beklenen değişim bu mu? Fenerbahçe akmayan, zevk vermeyen sadece sonuç odaklı bir oyunu altyapı dahil tüm takımlarına felsefe mi edinecek?

Fenerbahçe geçen sezon Aykut Kocaman ile gelişti mi?

Bu konuya cevap olarak Aykut Kocaman sürekli olarak 11.haftadan sonrasını işaret ediyor. Gerçekten de baktığımız zaman son 23 haftalık dilimde Fenerbahçe'nin lider olduğunu görüyoruz ama bu liderlik Aykut Kocaman'ın tabiriyle suni çünkü bu dönemde G.Saray fikstürün zor kısmını iki kez dönerken, Fenerbahçe bir kez dönmüş.

Ligin ilk 9 haftası ile ikinci yarının ilk 9 haftası Fenerbahçe'nin elde ettiği puan aynı.

Ligin ikinci yarı puan durumunda Fenerbahçe 3.sırada bulunuyor.

Hücum problemi olmadığı savunulan Fenerbahçe geriye düştüğü maçlarda tüm sezon boyunca sadece 1 galibiyet aldı.

Evet, Fenerbahçe gelişti ama bu gelişim sadece Fenerbahçe'ye mahsus değil. Biraz da ligin durumuyla alakalı suni bir gelişme...


Sadede gelirsek Fenerbahçe Aykut Kocaman ile devam etmeli mi? 

Aykut Kocaman'ın oyuna bakışıyla Fenerbahçe taraftarının istekleri uyuşmuyor. Fenerbahçe'nin ihtiyacı Aykut Kocaman'ın vaat ettiği sonuç odaklı oyun değil; hem keyif veren hem de sonuç alan bir oyun... Orta sahanın merkezinde sadece top kesen 2 oyuncu görmek istemiyorum. Sol bekten topu alan merkez orta saha kafasını kaldırdığında hiç tereddüt etmeden topu sağ açığın ayağına atabilsin istiyorum. Merkezden verkaçlarla savunmayı delebilen  merkez orta saha oyuncuları istiyorum. Riske girmeden aldığını yana veren ya da direkt orta kesen kenar oyuncuları yerine adam geçebilen, hayal edip riske giren kenar oyuncuları istiyorum. Yetenekli oyuncular sudan sebeplerle yeteneksizlere tercih edilmesin istiyorum. 11 kişiyi beraber ileri geri hareket ettirmek Fenerbahçe için yeterli değil. Sadece fiziksel olarak rakibin önünde olmak Fenerbahçe için yetmez.

Aykut Kocaman ile devam kararı kongre sonrası oluşan olumlu havaya zarar verir, Aykut Kocaman'ın  vadettiği oyunun Fenerbahçe'ye bir katkısı olmaz. Tarihte 2 kez G.Saray şampiyonluğu gören Fenerbahçe teknik direktörü yokken bu duyguyu 3 kez yaşayan Aykut Kocaman Fenerbahçe'nin başarısız yakın geçmişini temsil ediyor. Sonuç olarak özlenen Fenerbahçe için değişim zamanı...

20 Ocak 2018 Cumartesi

Fenerbahçe Bizimdir, Bizim Kalacak

Ali Koç Başkan Olacak,Güneş Doğacak
Kuruluş yıllarında mali zorluklar içinde bulunan Fenerbahçe'ye Üsküdar ve Pazaryolu takımlarından birleşme teklifi gelir. Anlaşma sağlanması için kulübün ismini değiştirmesi gereklidir. Fenerbahçe Başkanı Ayetullah Bey "Fenerbahçe benim" diyerek anlaşmayı reddeder. O dönemde yayın yapan İdman Dergisi'nde bu olay şu şekilde yorumlanmıştır:
"Fenerbahçe bu dönemde sonuncu oldu, yenildi ama istiklalini muhafaza etti. İsmini ve kimliğini değiştirmektense şampiyonluğa tereddütsüz veda etti."

Yaklaşık 110 yıl sonra ise başkanlık makamını işgal eden şahıs kendi çıkarları uğruna kulüp tarihinin en büyük mücadelelerinden birini çubukluyu kullanarak sattı. Kendisinin esas derdi Fenerbahçe değil; Fenerbahçe başkanlığının verdiği güç olduğu için yaptığına şaşırmıyorum, bu uğurda inemeyeceği seviye yok. Bunun bir tık ötesi kupayı falan vermek olur, onu da yaparsa şaşırmam.

Ayetullah Bey'in, Zeki Rıza'nın, Lefter'in, Mehmetçik Basri'nin, Can'ın, Fikretler'in çubuklusunu tarihimizin en kötü günlerinde bile kirli pazarlık masalarına koymadık.

12 Mayıs'ta biber gazı yiyen çocukların, "para lazımsa evimizi satalım" diyen insanların, Fenerium'daki klimaları satın almak isteyenlerin, Çağlayan'da beklerken soğuktan gözleri yaşaran bebeklerin, Topuk Yaylası yolunda pastel boyadan Fenerbahçe bayrağı yapan çocukların, Silivri'de sınıfın camından Fenerbahçe diye bağıran öğrencilerin, saatlerce bilet kuyruğu bekleyip stada sığmayan kadınların, kaldırım tribünü yapanların, köprü ve caddedeki milyonların davasını kendi çıkarlarınız uğruna çubukluyu alet ederek sattınız.

Mayısta kongreye gidip bunun hesabını sormayan kişi ya Fenerbahçeli değildir ya da kulüpten çıkarı vardır. Bu devran elbet dönecek, hainlerin bu kulübün kapısından içeri giremeyeceği günler gelecek.

1 Ocak 2018 Pazartesi

İlk Yarı Değerlendirmesi ve İkinci Yarıya Bakış



Son 3 sezonu şampiyonluk hasretiyle geçiren, 60 yıl sonra ilk defa üst üste 3 takvim yılını kupasız kapatan Fenerbahçe Aykut Kocaman ile yeni sezona başladı. Aykut Kocaman'ın gelişi taraftarın bir kısmı tarafından hoş karşılanmasa da son yıllarda heyecanını kaybeden bir kısım taraftarda yeniden heyecan oluşturdu. Birçok yanlışın bir araya gelmesiyle 11.haftada yarıştan kopma noktasına gelen Fenerbahçe önceki sezonlarda olduğu gibi kasım ve aralık aylarında aldığı iyi sonuçlarla tekrar yarışın içine girdi. Bugün neden bu durumda olduğumuzu ve sezonun ikinci yarısında neler yaşanabileceğini biraz irdeleyelim.

Fenerbahçe'de kadro planlamasında yapılan yanlışlar ve transferlerin geç kalması sebebiyle ligin ilk haftasında maç 2-2 devam ederken oyuna ilk yarının geri kalanında hiç süre alamayacak olan Ahmethan ve Samed girdi. Ligin 4.haftasında Başakşehir maçında oyuna giren Janssen henüz 1 gün önce Türkiye'ye gelmişti. İlk 4 haftada kaybedilen 7 puanın 3'ünü bile alsak bugün liderdik. Geçen sezon hariç önceki birçok sezonda şampiyonluk yarışının 1 maçlık puan farkına sıkıştığını düşünürsek bu puanları sezonun ikinci yarısında aramamız oldukça muhtemel gözüküyor.

Formsuz oyuncuların özellikle sezon başında ısrarla sahada tutulması ve yaşanan birçok bireysel hata sezonun ilk yarısındaki puan kayıplarının sebebi gibi gözükse de bence esas sıkıntı oyun anlayışındaydı.

Fenerbahçe Türkiye Ligi'nde bir maça çıktığında maça 2 puan kaybıyla başlar ve ilk dakikadan itibaren bu 2 puanı kazanmaya çalışır. Fenerbahçe'nin 60 dakika oyunu kitleyip son 30 dakika maçı almak gibi bir planı olamaz. Kazanılan Sivas,Antalya,Bursa,Karabük maçlarında 40-60. dakikalar arasında goller bulunduğunda neredeyse gol pozisyonumuz yoktu. İlk golü bulamadığımız ilk maçta da bu plan patladı ve puan kaybı yaşandı. Geçen sezon da 8.haftadan itibaren uygulanan kontra atak sisteminde üste üste galibiyetler alsak da ilk golü yediğimiz maçlarda plan işlemedi ve bu plan şampiyonluğa yetmedi.

Oyun anlayışı kadar kadro yetersizliği ve tercihleri de Fenerbahçe'yi zorluyor. Sezon başından beri ilk plan olan sağ kanattan rakipleri delmek Kasımpaşa maçında mükemmel uygulandı. Geri kalan maçlarda aynı etkiyi oluşturmasa da sahayı sağ,orta ve sol diye 3'e ayırırsak ilk yarı en iyi işleyen taraf sağ kanattı ama diğer 2 bölgede aynı etki oluşmadı.

Fenerbahçe'nin ikinci yarıda üstüne gitmesi gereken 2009-2010 sonu ve 2010-2011 ikinci yarısındaki diziliş ve anlayış olmalı ama bunun için de transfer gerekli. Önde baskı bu ligin bir numaralı şifresi ve bahsettiğim dönemlerde Fenerbahçe güçlü savunmasından ödün vermeden bu baskıyı kuvvetli şekilde yapmıştı. Tek farklı kazanılan maçlarda bile ortada çok güçlü bir oyun vardı.


Sağda kısmen oluşan etkinin ortaya ve sola da yansıması için Fenerbahçe'nin olmazsa olmazı Emre tarzı bir merkez oyuncusu ve iyi bir sol bek...3 sezondur şampiyon olamayan Fenerbahçe'nin yabancı sınırı, ekonomik koşullar gibi bahaneleri olamaz. Büyük kulüp refleksi gösterip risk alarak çözüme gidilmek zorunda.

Kimse Fenerbahçe'den 5 kişinin ileride 5 kişinin geride olduğu,topun rastgele ileri vurulduğu bir oyun istemiyor. Herkesin istediği birlikte rakip sahada hareket edebilen,önde basan,daha tempolu oynayan,risk almak için maç sonunu beklemeyen, maçların ilk yarısını çöpe atmayı oyun planı haline getirmeyen bir Fenerbahçe...

Ligin en düzenli futbolunu oynayan Başakşehir, ligin dibindeki 2 takıma kaybetmeseydi belki de ligi bitirmişti. Şampiyonluk onlar için zor ama sonuna kadar yarışın içinde olacaklardır. Başakşehir'in şampiyonluk ihtimali Emre,Adebayor ve son haftalardaki yarışın durumuna göre değişir.

Terim'i getiren ve ikinci yarıda en avantajlı fikstüre sahip G.Saray şampiyonluk yarışında ciddi bir aday...İkinci yarıda ilk yarıda topladıkları puanın üstüne çıkarlar. Terim'in saha dışı desteğinin oranı,Fenerbahçe'nin transfer politikası ve Aykut Kocaman'ın oyun anlayışı onlar için de  belirleyici olacak.

Hala en iyi kadroya sahip olan Beşiktaş'ın önündeki en büyük engel en az 4 maçını Bayern maçlarının etkisiyle oynayacak olması.

Fikstür ve istatistik kısmına bakarsak yarıştaki en büyük rakibimiz G.Saray

G.Saray'ın ikinci yarıda puan kaybetmesi muhtemel 6 maçı var.

- Kayseri (D)
- Sivas (D)
- Fenerbahçe (D)
- Trabzonspor
- Başakşehir
- Beşiktaş

Bu 6 maç haricinde yaşanacak puan kayıplarını sürpriz olarak görüyorum.Tabii yarışın durumuna göre bu maçların bazılarında da puan kaybı sürpriz haline gelebilir.

Terim'in berbat geçirdiği ve tamamlayamadığı 2003-2004 sezonu hariç ikinci yarı performanları şöyle:

1997 - 38 puan 1998 - 42 puan 1999 - 41 puan 2000 - 37 puan 2003 - 41 puan 2012 - 40 puan 2013 - 38 puan

Bu sezonda da 40 puan civarı toplaması sürpriz olmaz. Bu da Fenerbahçe'nin şampiyonluk için G.Saray galibiyeti içeren 42 puan toplaması demek.

İçeride zaten şimdiden 7 puan kaybeden Fenerbahçe'nin ikinci yarı evinde oynayacağı 9 maçta puan kaybetme lüksü yok. Fenerbahçe bunu en son 2000-2001 sezonunda başarmış olsa da arada 1 beraberlikle geçilen sezonlar var, yani olmayacak iş değil.

İçeride kayıpsız gidilirse dışarıda 8 maçta alınacak 15 puan şampiyonluk için yetebilir.

Fenerbahçe'nin sezonun ikinci yarısındaki 8 deplasmanı şöyle:

Trabzon,Başakşehir,Beşiktaş,Malatya,Kayseri,Sivas,Kasımpaşa,Karabük

Fenerbahçe'nin bu deplasmanlardaki son 4 sezon performansı ise şöyle:

2016-2017   6 maç 10 puan (Malatya,Sivas hariç)
2015-2016   6 maç 10 puan (Malatya,Karabük hariç)
2014-2015   6 maç 14 puan (Malatya,Kayseri hariç)
2013-2014   6 maç 10 puan (Malatya,Başakşehir hariç)

Velhasıl şampiyon olmak zorundayız kolay gözükmüyor ama Fenerbahçe için olmayacak iş de değil yeter ki biraz ligin doğrularına dönülsün.