16 Mayıs 2016 Pazartesi

Dil Söyler,Kalbim Ağlar...



Yine kaybetmenin en acı şeklini bulup o şekilde kaybettik. Appiah'ın şutu, Alex'in altıpastan dışarı vurduğu top, Baroni'nin ıskası gibi bir ribaunt hikayemiz oldu. Yine hayatımızın baş köşesindeki biricik aşkımıza dair kurduğumuz hayaller karaktersiz, satılmış düdükler tarafından yıkıldı. Yine hayat devam ediyor ama ben durdum. Yine uyumak çok zor, uyuyunca uyanmak daha da zor. İçime öküz oturdu kalkmıyor. 10 yıldır devamlı kaybediyoruz. Acı çekmek ve ümitsizlik çubuklu forma gibi oldu bizim için o kadar iç içeyiz. Eskiden mutsuz olduğumda hayaller kurardım. Son zamanlarda Fenerbahçe'ye dair hayal kuracak halim kalmadı. Türkiye Kupası'nı nasıl kaybederiz diye düşünüyorum. 1 ay önce İstanbul'da kaybettiğimiz Final-Four'dan sonra en azından finalde kaybetmedik diye avuttum kendimi..."Bazen ne olsa her şey ters gidecek,takma" diye ikna ediyorum kendimi ama en fazla 1 gün sürüyor sonra tekrar kafamı duvarlara vurasım geliyor. Hala akıl sağlığımın yerinde olmasına şükrediyorum, sigaraya başlamadığım için şaşırıyorum. 1.sınıfta Fenerbahçeli arkadaşımla Fenerbahçe'nin İnter-Toto Kupası'na katılma ihtimalini konuştuğumuz günleri özlüyorum. Fenerbahçe'de işler yolunda gitmeyince mutlu olma gibi bir durumum kendimi bildim bileli yok, bundan sonra da olacağını sanmıyorum. Bu çok saçma geliyor,farkındayım ama böyle işte. Fenerbahçe'yi çok seviyorum, böyle gecelerde ona sarılıp ağlamak istiyorum. Keşke Fenerbahçe dokunabileceğimiz, sarılıp ağlayabileceğimiz bir şey olsaydı. Fenerbahçe böyle bir şey değil ama bu Fenerbahçe takımı öyle bir takım yaşattıkları için çok teşekkürler...Dedim ya artık hayal kuramıyorum, ümidim yok diye...Bu takım istisna, seneye kısmetse İstanbul'da bu kupayı alacağız ve ben de tribünde olacağım. Bu gece bununla motive olmak çok zor ama yapacak başka bir şey de yok. Çok yaşa Fenerbahçe...

Hiç yorum yok :