18 Mart 2016 Cuma

Yaşasın Çubuklu, Yaşasın Fenerbahçe


Bursa maçından beri Avrupa Ligi daha gerçekçi bir hedef, tutunacak bir dal olarak duruyordu. Bu sezonun hikayesinin mutlu sonla bitmesini sağlayacak iki ihtimalden biriydi ve her şey kendi elimizdeydi. Fenerbahçe'nin maçının olması o gün için motivasyon kaynağıdır. Dün de öyleydi, Bate maçından beri evde seyredeceğim ilk Avrupa maçıydı. Cuma namazından gelirken gazete alacak sonra da kurayı seyredecektim. Şampiyon olduğumuzda Kızıltoprak'ta kendimi meşale dumanına boğacaktım. Üstüme çubukluyu giyip Fenerbahçe Parkı'na kahvaltıya gidip sezonun yorgunluğunu atacaktım. Caddede takımla kucaklaşıp, akşam statta deli gibi eğlenecektim. Muhtemel ki son zamanlarda yaşanan terör olaylarından sebep Uefa bu kupada devam etmemizi istemedi ve hayallerimi sonlandırdı. Saf sevgi beslediğin bir şeyle ilgili kurduğun hayallerin kirli eller tarafından yıkılması berbat bir durum. Sen seviyorsun, toz konduramıyorsun, onunla yatıp onunla kalkıyorsun, ailen gibi, arkadaşın gibi, sevgilin gibi görüyorsun biri gelip bütün hayallerini yıkıyor.


Hiç beklemediğim ve kirli eller uzanmasa gerçekleşmeyecek bir olayı yaşıyoruz. Rüya mı diye düşünüyorum ama uyanamıyorum çünkü gerçek. Volkan onun kolunu itekliyor ben devamını getiriyorum. Suratına tükürüp yere yatırıyorum, bir ayağımla suratına basarken diğeriyle karnına basıyorum. Arkadan Emre Belözoğlu gelip tekmelemeye başlıyor. Kızgın, sinirli, mutsuz, umutsuz, hayal kırıklığına uğramış gibi birçok sıfatla tanımlayabilirim kendimi ama aynı zamanda bir tuhafım her zamanki acıdan değil bu seferki daha farklı.Daha az yada çok değil, farklı.

Fenerbahçe'yi sevdiğimde şimdikinden çok daha kötü günler yaşıyorduk ama çocuktuk farkında değildik. 1.sınıfta okul bahçesinde arkadaşımla (ismi Musa yada İsa'ydı hatırlamıyorum) Fenerbahçe'nin İnter-Toto Kupası'na gitme ihtimalini konuştuğum günleri özlüyorum. Okuma bayramında sınıfta 1 dakikada en çok kelime okuyan kişi olursam bana alınacak formayı beklediğim günleri özlüyorum. ( okuma bayramından önce o forma alınmıştı zaten öyle bir yarışma da olmadı) Real Fenerium'a çubuklunun çocuk bedeninin gelmesini beklediğim günleri özlüyorum.Fenerbahçe'yi çok seviyorum. Fenerbahçe için kurduğum hayaller artık gerçek olsun,mutlu olayım istiyorum ama hiçbir zaman gerçek olmayacağını bilsem de Fenerbahçe'yi çok sevmeye devam ederim.

Şarkılar dinler, çay demler, buraya yazarım. "Bu aşk bizi canlı tutacak." kitabını okurum, Fotoğraf çeken minik kızın resmine bakarım. Çubuklularıma bakar, eski gazeteleri,dergileri karıştırırım. İnanmasam da hayal kurmaya devam ederim. Ben Fenerbahçe'yi çok sevdim, çok severim.


Yaşasın okul bahçelerinde üzerlerinde çubuklu top peşinde koşuşturan çocuklar...
Yaşasın Kayseri maçından sonra metrobüs yolunda gördüğüm babasına "Fenerbahçe'den iyi olamazlar." diyen çocuk...
Yaşasın Beşiktaşlı futbolcuların önünden çubukluların önüne gelen çocuklar...
Yaşasın haftalardır her baktığımda beni mutlu etmeyi başaran üstünde çubuklu olan minik fotoğrafçı...
Yaşasın Fenerbahçe Başkanı'nın lisanslı değil diye formasını imzalamadığı çocuk...
Yaşasın Topuk Yaylası yolunda pastel boyadan Fenerbahçe bayrağı yapan çocuklar...
Yaşasın paraları olmadığı için Fenerbahçe'ye ağaç götüren çocuklar...
Yaşasın çubuklu,yaşasın Fenerbahçe...

Hiç yorum yok :